Erken aşama girişimciler için en kritik konulardan biri kimden, ne zaman ve nasıl yatırım alacakları. Şahsi birikimler ve aile-arkadaşlardan toplanan paralarla yapılan başlangıç ile NASDAQ’ da halka arzla ulaşılan mutlu son arasında nice durak var. Bunlardan ilki de melek yatırım. Alınacak Yatırımlar işin büyüklüğü ve zamanlaması ile genel olarak aşağıdaki sıra ile gerçekleşir:
1. Melek Yatırımcı Girişi
2. Start-Up Yatırımcısı Girişi
3. Özel Girişim Sermayesi Fonu Girişi
4. Halka Arz veya Özel Yatırım Fonu Girişi
Girişimciler Yatırımcılarla ilk kez bu aşamada muhatap oluyorlar. Hayran oldukları projeleri ilk kez bir dış elekten geçiyor, beraber yola çıktıkları ekipleri eleştiriliyor, avukatlar ve mali müşavirler hayatlarına dahil oluyor ve en önemlisi şirketlerine ilk kez değer biçiliyor.
Öte yandan hiç tanımadıkları kişiler, risk alıp, başarı şansı düşük olan projelerine kaynak sağlıyorlar. Keiretsu Melek Ağı Başkanı Hulusi Berik’in dediği gibi ‘Bir ağaç diktiğimizde hemen can suyu veririz. Melek yatırımcılar işte bunu yapan veren ve yeşermeyi sağlayan kişilerdir’ Tabii yatırımcılar bunu ‘melek’ oldukları için değil, yüksek getiri sağlamak için yaparlar. Peki, Melek Yatırımcılar bu kadar erken aşamada, bırakın kar etmeyi, bazen cirosu olmayan firmalara yatırım kararını nasıl alırlar? Melek yatırımcılar için belli kriterleri kullanmak farklı projeleri kıyaslamak için yararlı olacaktır. Bu kriterleri bilmek Girişimcilerin kendi iç değerlendirmelerine yardımcı olacaktır. Harvard Business School’un bu konuda belirlediği kriterler ise şöyledir:
1. EKİP: Açık ara en önemli kriter EKİP’tir. Yetkin, ne yaptığını bilen, kendi içinde ve yatırımcılarıyla iletişim kurabilen ve en önemlisi etik sorunu olmayan bir takım olmazsa olmaz şarttır. Bunlardan herhangi biri konusunda aklınızda soru işareti varsa, ilave bir değerlendirmeye gerek yoktur. Elbette bazı ek kabiliyetlerle takımı kuvvetlendirmek gerekebilir. Ancak işin lokomotifi olan insanlar konusunda içiniz rahat olmalıdır. Bilhassa ülkemizde sık rastlanan bir risk, bazı kurucuların girişimciliği ‘geçimlik’ görmeleri. Yani bir ivmelendiriciden gelen para, kamudan sağlanan teşvik veya alınan küçük bir yatırımla adeta birkaç sene boyunca ‘takılmak’ hedeflenir. Kendi vaktine yüksek değer biçmeyen, sizin yatırımınıza da yüksek getiri sağlayamaz.
2. FIRSAT: Diyelim her şey yolunda gitti ve projede üstün başarıya ulaşıldı. İş, hangi büyüklükte bir pazarda faaliyet gösterilecek? Niş bir alanda mı, ülke çapında mı, yoksa küresel düzeyde mi? Silikon Vadisi’ndeki değerlemeler veya İsrail firmalarının başarıları herkesin dilinde, ama onların ulaşma iddiasında oldukları küresel ölçek nedense hep es geçilir.
3. ORTAM (KONTEKST): Ülkenin makroekonomik görünümüne, bir sonraki yatırım turunun mümkün olup olmadığına, projenin bulunduğu sektöre gelebilecek düzenlemelere (Scooter veya Fintekleri düşünün!) ve lojistik altyapı ihtiyaçlarına uzanan geniş bir yelpaze dahilinde bakmak gerekir. Unutmayın, başarıyı getiren sadece proje değil, projenin içinde bulunduğu ortamdır.
4. İŞLEM: Elbette değerleme ve yatırımcıya tanınan azınlık haklarını içeren işlem kastedilmektedir. Türkiye’deki melek yatırım tartışmalarında birçok girişimcinin içeride kalma ve bir sonraki yatırım turuna hazırlanma motivasyonunun yeterli düzeyde olmaması ilginçtir.
Erken aşama girişimlerinin ikinci aşaması olan Start-up’ların kritik faaliyetlerinden biri yatırımcı bulmaktır. Şirketin hızla büyümesi genellikle ‘nakit ihtiyacına’, bu da yeni kaynak gereksinimine yol açar. Girişimciler dış kaynak bulmak çin Yatırımcılar ile görüşürler. Bu görüşmelerde Start-up Yatırımcılarının inceleme listesinde aşağıdaki başlıklar yer alır:
1. KURUCULAR: Bence en önemli konu. Ekip iş planını hayata geçirebilecek azim ve beceriye sahip mi? Kurucular kritik kabiliyetleri temsil ediyor mu? (bir yazılım firması kurup ‘kodlamayı tamamen dışarıya yaptıracağız’ demek hayli iddialı). Stres ve başarı durumlarında bir arada çalışabilirler mi? Yeterli fedakarlıkta bulundular mı? İşler iyi giderse çok iyi kazançlar elde edecekler mi? Bu arada, çoğu yatırım fonunun, risk sebebiyle, tek kurucusu olan girişimlere yatırım yapmadığını belirtmekte fayda vardır.
2. PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ: Her şey yolunda giderse, girişim ne kadar büyük bir pazara hitap edebilir? Küçük veya niş alanlara yönelen çok başarılı şirketler elbette çok sayıda vardır. Ancak bu küçük niş işlerin hızla büyüyen start-up’lara odaklanan kişi veya fonlardan yatırım alması oldukça zordur.
3. PERFORMANS: Müşteri, abone veya ciro gibi göstergeler hızla yükseliyor mu? Burada yıllık ya da üç aylık değil, aylık, hatta haftalık bazda büyümeyi kastedilir. Zira geleneksel bir şirket ile bir start-up’ı ayıran en önemli fark, start-up’ın astronomik hızda büyüme olanağıdır. Maalesef bu tip bir performansı olmayan pek çok start-up firmanın yatırımcı arayışına çıkması ve genellikle başarılı olamaması sıkça karşılaşılan bir durumdur.
4. REKABET: Girişiminiz ‘dünyada ilk kez bu işi yapıyor’ ise bunun gerçekçiliği sorgulanır ve ürün/ hizmetinizin çok erkenci olduğu düşünülebilir. Sektörde çok sayıda benzer şirket varsa, fark yaratma imkanınıza şüpheyle bakılır. Eğer küresel teknoloji devleriyle rekabet ediyorsanız, onlara nasıl baş edeceğinizi çok iyi anlatmanız gerekir. Yani rekabet, start-up’ların zihinlerinin çok net olması gereken, hayli netameli bir konudur.
5. MARKA: Bir start-up’ın en temel başarı kriteri pazarda yer edinmektir. Bu yüzden, ürün/ hizmetin marka konumu yatırımcı için kritik önemdedir. Bu konudaki görüş müşteri yorumları veya piyasadaki itibar gibi kısmen subjektif verilerle şekillendiği için, aktif itibar yönetimine çok dikkat etmekte yarar var. Ancak marka sadece ticari tarafla kısıtlı değil— bir start-up’ın yatırımcılarının kim olduğu da mühim. Yüksek profilli isimlerin/ fonların ortak olduğu girişimler, hızla ilgi çekerler.
6. PARA DURUMU: Start-up’lar belli bir ölçek ve karlılığa ulaşana kadar ‘nakit tüketir’. Büyüme potansiyelini gören yatırımcılar firmayı çeşitli yatırım turlarında fonlarlar. Amaç her turun bir öncekinden daha yüksek bir değerleme üzerinden yapılmasıdır. Bu sebeple, sonraki yatırım turunun mümkün olduğunca geç yapılması istenir. Öte yandan, uzun ve belirsizliklerle dolu bir süreç olan yatırımcı arayışına başlamak için eldeki kaynağın tamamen tükenmesini de beklememek gerekir. Zira, kasadaki paranın azalması/ bitmesi, müstakbel yatırımcıların kendileri için daha cazip şartlar dikte etmesine, hatta şirket operasyonlarının durmasına yol açabilir.
7. ÇIKIŞ: Bir yatırımcının 100 birim değerleme üzerinden ortak olduğu bir şirkete bir yıl sonra başkalarının 300 birim üzerinden ortak olması elbette güzeldir, ama bu ‘kağıt üzerinde’ bir kardır. Nihai hedef, start-up’ın satılması veya halka arz edilmesi neticesinde yatırım (ve getirinin) realize edilmesidir. Bu yüzden, her yatırımcı girişime para koymadan önce çıkışın nasıl yapılacağını bilmek ister.
Sevdiğim Sözler
Comments